Restoranda hamile kızımı, 48 yaşındaki en yakın arkadaşımın yanında tesadüfen gördüm.

İlya’nın dünyası her zaman sıkı bir kontrol altındaydı. Böyle bir hayatı tercih ederdi — düzenin, sorumluluğun ve net sınırların hayatını. Ama Maşa gittikten sonra evde kalan sessizlik, onun hayal ettiği huzur değildi. O sessizlik ağırdı, suçlayıcıydı ve acımasızdı.

Son kavgalarının anıları hâlâ zihninde dönüp duruyordu. Maşa kollarını kavuşturmuş halde durmuş, sesi buz gibi çıkmıştı.

— Seni erkek arkadaşımla tanıştırmayacağım, baba. Ben 18 yaşındayım! Birisiyle görüşmek için senin iznine ihtiyacım yok.

Tartışma büyümüş, o da kapıyı çarpıp çıkıp gitmişti. İlya kendine haklı olduğunu söyleyip durmuştu — onu koruyordu. Ama günler haftalara dönüşürken ve onun yokluğundan kalan sessizlik dayanılmaz hâle gelirken, böyle yaşamaya artık devam edemeyeceğini anladı.

Bir gün ofisinin yakınındaki bir kafenin önünden geçerken, kalabalığın gürültüsünü yaran tanıdık bir kahkaha duydu. Aniden dönüp baktı ve onu gördü — Maşa’yı. Köşede oturuyordu, elini yuvarlaklaşmış karnının üzerine koymuştu.

İlya donakaldı. Hamile. Onun küçük kızı hamileydi.

Karşısında Yuri oturuyordu — son yirmi yılın en iyi arkadaşı. Yuri, İlya’nın her şeyini emanet ettiği adam. Göğsünde karmaşa ve öfke kabardı. Düşünmeden kafeye daldı.

— Maşa! — diye hırladı, onun irkilmesine neden olarak. Kafede bir anda sessizlik çöktü, herkes dönen sahneyi izlemek için başını çevirdi. — Bu da ne lanet şey?

Maşa’nın yüzü bembeyaz oldu, içgüdüsel olarak karnını kapattı. Yuri sakinleştirmek istercesine ellerini kaldırarak ayağa kalktı.

— İlya, bunu konuşalım, — diye başladı Yuri, ama İlya çoktan başka bir noktaya savrulmuştu.

— Benimle tanıştırmak istemediğin o çocuk bu mu? — diye kükredi İlya, Yuri’yi işaret ederek. — Bu mu? Benim en iyi arkadaşım?

— Bu düşündüğün gibi değil! — diye mırıldandı Maşa, sesi titriyordu.

— Düşündüğüm gibi değil mi? — diye patladı İlya. — Burada hamile şekilde oturuyorsun, hem de benim en çok güvendiğim adamla. Başka ne düşünebilirim?

Yuri durumu yatıştırmak için bir adım attı ama ayağı sandalyenin ayağına takıldı. Dengesini kaybedip geriye sendeledi ve kafedeki herkes sanki nefesini tuttu; Yuri yere düştü. Başı yere tok bir sesle çarptı ve Yuri kıpırdamadan öylece kaldı.

Maşa çığlık atarak onun yanında dizlerinin üzerine çöktü.

— Ambulans çağırın! — diye bağırdı biri, ama Maşa çoktan telefonuna sarılmıştı.

İlya olduğu yerde çakılı kaldı; olanların ağırlığı başına bir çuval gibi indi.

Birkaç saat sonra İlya ve Maşa hastane koridorunda oturuyordu. Aralarındaki gerilim dayanılmazdı. Maşa sessizliği bozmasaydı kimse konuşmayacaktı.

— Her şeyi yanlış anladın, — dedi, sesi titriyordu. — Çocuk ondan değil.

İlya ona döndü; gözlerinde şaşkınlık ve suçluluk birbirine karışmıştı.

— O zaman ne oluyor Maşa?

Maşa derin bir nefes aldı.

— Çocuk Dima’dan. Ben giderken birlikteydik. Ama hamile olduğumu söylediğimde gitti. Gidecek bir yerim yoktu, ben de Yuri’ye gittim. Evinde kalmama izin verdi ve ne yapacağımı anlamama yardım etti. Hepsi bu baba. O sadece bana yardım ediyordu.

İlya’nın göğsü sıkıştı. Az önce onu iten o öfke, şimdi boş ve yersiz görünüyordu. En iyi arkadaşını — kızını — suçlamıştı; hem de ne uğruna? Gururu için mi? Kontrol etme arzusu için mi?

Yuri’nin eşi Suzanna geldiğinde panik içindeydi. Doktor, Yuri’nin subdural hematom geçirdiğini ve acil ameliyat gerektiğini açıkladı. Bu sözler İlya’ya balyoz gibi çarptı ve öfkesinin yol açtığı şeyin gerçekliği artık apaçık ortadaydı.

Suzanna’nın sesi titrerken sordu:

— Peki ya masraflar? Böyle bir şey için birikimimiz yok.

İlya hiç tereddüt etmedi. Eve döndü ve elinde ne varsa topladı — birikimler, acil durum paraları, bozukluklar — ameliyat masraflarını karşılamaya yetecek ne bulduysa. Zarfı Suzanna’ya uzatırken şöyle dedi:

— O benim en iyi arkadaşım. Yapabileceğim en az şey bu.