Kocam hamileliğim sırasında dış görünüşümle alay edip beni aşağıladıktan sonra başka bir kadına gitti, ama sonunda en son gülen ben oldum

Hamileliğim sırasında kocam değişti. Dış görünüşümle alay etti, acımı önemsemedi ve kendimi değersiz hissetmeme neden oldu. Sonra da kazandığını sanarak başka bir kadına gitti. Ama benim de bir planım olduğunu bilmiyordu. Ve o an geldiğinde, darbenin nereden geleceğini hiç beklemiyordu.

Hamilelik… Bir kadının hayatındaki en güzel anlardan biri. Tabii yanında her adımda onu destekleyen, seven bir eş varsa.

Ama benim için hiç öyle olmadı. Bütün hamileliğim boyunca beni perişan eden bitmek bilmez mide bulantılarının yanı sıra, Arni vardı; bana durmadan ne kadar kötü göründüğümü hatırlatmaktan yorulmayan Arni.

Hamile kalmadan önce ilişkimiz iyiydi. Arni resmen beni el üstünde taşırdı. Beni dünyanın en sevilen kadını gibi hissettirirdi, sevgisini göstermenin hep bir yolunu bulurdu.

Çocuk sahibi olmaya karar verdiğimizde, o da benim kadar mutluydu. Pozitif çıkan testi elinde tutarken sevinçten parlıyordu.

Ama hamile kaldığım ve bedenim değişmeye başladığı anda sanki başka birine dönüştü.

Önce masum gibi görünen sözlerdi.
— Hiç olmazsa kocan için biraz daha düzgün giyinebilirdin, bütün gün pijamayla dolaşmak yerine, — diye homurdandı bir gün.

Bunu, bütün günü klozet başında geçirmişken, en ufak kokuda bile kusarken söylemişti.

Sonra şikâyetler başladı.
— Bütün gün yatıp duruyorsun, — diye söylendi bir akşam eve gelirken, ayakkabılarını fırlatıp. — Ev darmadağın.

Boğazıma bir yumru oturdu.
— Arni, sırtım korkunç ağrıyor ve sürekli midem bulanıyor. Başım dönmeden ayakta bile duramıyorum.

Sonra Arni geç gelmeye başladı; elinde telefon, hep birilerine yazıyordu.

İçimde kötü bir his vardı ama her sorduğumda geçiştiriyordu:
— Sadece iş.

Bir gün, sekiz aylık hamileyken, yine geç geldi; üstünde yabancı bir parfüm kokusu vardı.

— Neredeydin? — diye sordum güçsüz bir sesle.

Bana bakmadı bile. Anahtarları masaya fırlattı, ceketini çıkardı ve mırıldandı:
— Seni ilgilendirmez.

Sonra sesi birden yükseldi:
— JESSICA!

İrkilip kaldım, kalbim deli gibi atıyordu. Zorla doğrulup mutfağa gittim.

— Ne oldu? — dedim, nefes nefese.

Arni buzdolabının önünde durmuş, gözlerini bana dikmişti.
— Akşam yemeği nerede?

Karnıma bir ağrı girdi. Yutkundum.
— Yine kötü oldum. Bir şeyler hazırlamaya çalıştım ama ne zaman yemek kokusu alsam anında kusuyorum.

Gözlerini devirdi, yüksek sesle iç çekti.
— En azından bulaşıkları yıkayabilirdin, değil mi?

— Arni, üzgünüm… Gerçekten elimden geleni yapıyorum ama kendimi çok kötü hissediyorum… — Sesim titriyordu.

Alay etti:
— Yaptığın tek şey eşofmanla oturup şikâyet etmek.

Karnıma elimi koydum.
— Kızımızı taşıyorum. Bedenim iki kişi için çalışıyor…

— Başlama! — diye kesti sözümü. — Benim kız kardeşim de hamileydi. Ne olmuş yani? Her şeyi yapıyordu! Yemek yapıyor, temizliyor, harika görünüyordu ve kocasını yatakta da geri çevirmiyordu!

Nefesim kesildi. Sanki yumruk yemiş gibi göğsüm acıdı.

— Her hamilelik farklıdır. Ben de bu kadar zor olacağını düşünmemiştim ama bunu onun için… bizim için yapıyorum.

— Bahane üretmeyi kes. Sadece tembelsin!

Arkasını döndü ve kapıyı sertçe çarpıp çıktı.

Tezgâha tutunmuş halde donup kaldım, gözyaşlarım yüzümden akıp gidiyordu.

Bana bunu nasıl yapabilirdi? Beni seveceğine, koruyacağına yemin eden adam nasıl böyle bir canavara dönüşebilirdi?

O gece uyuyamadım. Düşünceler beynimi kemiriyordu.

Nerede? Kiminle?

Şafak vakti telefonuma bir mesaj geldi.

“Burada. Biraz yalnız kalması gerekiyor.”

Mesaj ondan değil, annesindendi.

Bir anlık rahatlama geldi ama hemen kayboldu. Başka bir kadına gitmemişti — en azından o gece.

Arni geri döndüğünde her şey daha da kötüleşti. Gözlerinde sadece nefret vardı, sözleri küçümseme doluydu.

Bir gün her şeyi arkadaşıma anlattım.
— Jessica, gitmen gerekiyor, — dedi.

— Yapamam. Hamileyim, param yok, işim yok, gidecek yerim yok.

— Seni seven insanlar var. Yalnız değilsin. Böyle bir muameleyi hak etmiyorsun.

Ona inanmak istedim ama korku beni kıpırdatmıyordu.

Derken bir gün her şey değişti.

Arni duşta idi. Hep yanında taşıdığı telefonu titredi. Elime aldım ve mesajları gördüm.

Onlarca kadın. Flörtler. Buluşmalar. Aldatmalar.

Kalbim sıkıştı.

Ama o anda her şey netleşti. Gitmeliydim. Fakat bir plana ihtiyacım vardı.

Ve planı kurdum.

Dokuz aylık hamileyken Arni eve yalnız gelmedi. Yanında başka bir kadın vardı.

— Bu Stacey, kız arkadaşım, — dedi sakince; sanki çok normal bir şeymiş gibi.

— NE?! — diye bağırdım.

Masaya bir dosya fırlattı.
— Senden gidiyorum. Bunlar boşanma evrakları.

Şok olmuştum.
— Peki ya bebeğimiz?

— Ne seni istiyorum ne de çocuğunu.

Gözlerim doldu.

— Nasıl bu kadar acımasız olabiliyorsun?

Sırıttı:
— Kendine bir bak! Kendini saldın, iğrenç görünüyorsun. Stacey güzel, genç ve… en önemlisi, bana asla hayır demiyor.

İçimdeki her şey kaynıyordu.

Düşünmeden kalemi aldım ve evrakları imzaladım.

— Seni neyin beklediğini bile hayal edemezsin, — diye fısıldadım.

Ve gerçekten de bilmiyordu.

Birkaç ay sonra her şeyi geri aldım: evi, parayı, özgürlüğümü.

Sonra Arni kapımda belirdi; parasız, yıkılmış bir halde.

— Bana geri dön! — diye yalvardı.

Ben sadece alaycı bir gülümseme attım:
— Hayatını kendi ellerinle mahvettin.

Ya ben? Ben özgürdüm. Ben güçlüydüm. Ben kazandım.

Bu, yeniden doğuşun, özsaygının ve zehirli bir ilişkiden zaferle çıkmanın güçlü ve ilham verici bir hikâyesi. Jessica yalnızca zor bir durumdan kurtulmadı — hayatının kontrolünü geri aldı ve adaleti sağladı.