Claudia Cardinale, yetmişli yıllarda en güzel aktris olarak kabul ediliyordu. “Batıda Kan Var” (Once Upon a Time in the West), “Roma’daki Yabancılar” gibi sinema klasikleri, sanata az çok ilgi duyan herkesin onu tanımasını sağladı.

Bugün aktris artık seksen beş yaşında; zaman, aradan geçen on yıllar içinde güzelliğini esirgemedi, onu epeyce değiştirdi. Hayranları, bir zamanlar ayakta alkışladıkları o kadını güçlükle tanıyor.
Cardinale, harika bir sanat yaşamı sürdürdü; altmış yılı aşkın süre boyunca filmlerde yer aldı ve izleyiciyi yeteneği ve karizmasıyla ödüllendirdi. Claudia’nın oyunculuk ustalığı, yeni başlayan oyuncular için hazırlanan derslerin tüm bir kürsüsünün temelini oluşturuyor.
“Kız ve Bavul” ile “Dalga Gerekmez” gibi yapımlar da artık klasik sayılıyor.
İtalyan kökenine rağmen Cardinale, Tunus’ta bile takdir gördü; kendisine yine aynı unvan—“En Güzel”—verildi ve yapımcı Franki Krastaldye, aktrise evlilik teklifinde bulunup uzun yıllara yayılan bir sözleşme imzalattı.

Cardinale’nin kariyerindeki gerçek sıçrama “Roma’daki Yabancılar” ile oldu; bu filmin ardından “Rocco” gibi ünlü bir yapımda rol aldı ve çok geçmeden “Leopar”da da oynadı.
Bir Hollywood aktrisinin kariyeri, kendi sanatını pek “yönlendirmesine” izin vermez; Claudia, çekimlerin oldukça sert koşullarına ve genel geçer kurallara katlanmak zorunda kalıyordu; bu durum ona korkunç derecede ters geliyordu.

Aktrisin bir sonraki seçimi Pascale Scitieri oldu; Cardinale, Krastaldye ile ilişkileri tükendikten sonra onunla ortak bir dil buldu.
Şimdi ünlü aktris akrabalarıyla birlikte yaşıyor ve bugünlerde başlıca kaygısı kendi sağlığı. Muhtemelen bu da en doğrusu.




